Miziklerim ;)

29 Kasım 2016 Salı

...

İnsana imtihan olarak özlemek yeter! 
Bir şehri,
Bir sesi,
Bir nefesi.

Cahit Zarifoğlu


Yarım mıyız yamalak mıyız ?

Yarım mıyız yamalak mıyız ?

Her şeyden biraz birazız. ne tamız nede yarımız... İçimizdekileri dışa vuramayız çoğu zaman anlatamayız meramımızı derdimiz var sanırlar yada hiç derdimiz yok sanırlar yani nasıl her insanın gözünden farklı görünürüz bir türlü anlamam 😊 Kendimizi tamamlama uğruna yaşarız belkide hiç düşündünüz mü? Tamamlanmış insanlarda yok değil hani ama ben tamamım ben oldum diyenine de rastlamadım henüz aranızda varsa ben tamamım diyen gerçekten tanışmak isterim merak ederim çünkü nasıl tam olunur.İnsan nasıl tamamlanır? Eş mi? İş mi? Arkadaş? Dost mu tamamlar insanı yoksa aile mi? Her şeyden biraz biraz olunca anlamak zor oluyor belkide benim için ve bana benzeyenler için... İşte böyle tüm gün yoğunluk içinde yuvarlanıp giderken bulduğum ilk sakin zaman diliminde bunlar düşüverdi fikrime bu fikirlerin açıldığı bir kapı olmalı diyorum kapı varsa birde kilit vardır kilide de bir anahtar lazım elbet anlaşılan bu mesele benim boyumu aşacak e ne yapalım bilmiyorum ama nedense sakin olmakta zor kalabalık olmakta bu ara her şey zor geliyor bana,yoruldum mu nedir? Yormayın beni yaa gerçekten 😁 tamam daha uzun yazmayacağım şimdilik bu kadar fikir karmaşası yeterli 😏


Çay


28 Kasım 2016 Pazartesi

Berbat Mı?


"Uyanmak istemiyorsan, berbat bir hayatın vardır. 
İşin ilginç yanı; uyuyamıyorsan da berbat bir hayatın vardır."



Bugün hiç enerjim yok nedense,uyumakta istemiyorum uyanmakta ... Sendromun dibindeyim Allah sonumu hayır getirsin 😡

26 Kasım 2016 Cumartesi

Selam Olsun...


Yâr-ı sâdık bilir hâlden,
Aşk dersini alır gülden,
Karşılıksız tâ gönülden
Sevenlere selam olsun.
Yeşerip sevgi gülşeni
Kuşatsın ruhu, bedeni.
Bir gül için bin dikeni
Sevenlere selam olsun.
Yunus Emre (k.s)



23 Kasım 2016 Çarşamba

Kalplerin taşıyıcılığı başka başkaydı.


Kalplerin taşıyıcılığı başka başkaydı. 
Taşınabilenden fazlasını vermezse de Rab, 
bazen verilen, taşıyıcısını ezip geçiyordu.
~İsimle Ateş Arasında~


19 Kasım 2016 Cumartesi

...





Kışta Baharı,
Şerde hayrı saklayan
Allah'a sonsuz hamdolsun ...

....


Şöyle bi dinginlik bi dinginlik bidaha dinginlik istiyorum

Uzun süren hüzün uzun süren yalnızlık uzun süren mutsuzluk kronikleşiyor mu? Bugün aklıma takılan bir soru bu acaba uzun süre yaşanan duygular hisler yakamızı bırakmıyor mu?  Bir yandan yalnız kalmak istemezken bir yandan da yalnız kalmak istemek garip değil mi? Mutluluk içindeyken birden neye mutluyum diye düşündüğünüz oluyor mu sizinde? Hüzün sizi terk edecek diye bir endişeniz yok mu? İşler yolunda gidince dur bi dakka ne oluyor her şey yolunda gidiyor hayırdır inşallah diyor musunuz? Yoksa bunlar depresyonun işareti mi? Ayyşşş biri şu aklımdaki delirmiş soruları durdursun 😁 Şöyle bi dinginlik bi dinginlik bidaha dinginlik istiyorum 😋


15 Kasım 2016 Salı

Üzülme...

Geceleri yalnız olmayı seviyorum aslında uzun gecelerde yapılacak çok şey var düşüncelerin arasından sıyrılıp bir resme bakıp saatlerce gülümsemek izleyemediğin tüm dizileri izlemek müzik eşliğinde bir kaç satır karalamak,düşünmeden hüzünlenmeden çay içmek... Tamam düşünmeden de olmuyor kızmadan sinirlenmeden bir kaç kelam etmek lazım.Lazım da sözler sana gelince açılmayan şu ağzım... Kağıda kaleme gitmeyen şu elim tüm sorun bende belki ağzımı açıp söylemem gerekenleri söyleseydim belkide bu kadar içime oturmayacaktı tüm kelimeler...
Olsun ben böylede rahatım içimde sakin bir deniz var şimdi dalgalarım duruldu hüzünlerim azaldı şimdi seni düşününce sana söylemek istediğim çok da bir şey kalmadı içimde. Sadece üzülme bu da geçer demek istiyorum sana nedense sanki yine bir çıkmazdasın bana ihiyacın var her zamankinden çok ama bana ulaşman çok zor değil mi üzülme buda geçecek güven bana 
Söyleyeceklerimin bitmesi üzücü aslında ne çok konuşurduk sabaha kadar şimdi tek bir kelime yetiyor üzülme....
Bir gün seni düşünmekte bitecek benim için sanırım o zaman gerçekten yalnız kalacaksın ama yinede üzülme o da geçer bu günlere nasıl geldiysek o günleride böyle atlatacaksın merak etme kalbin yaşamın sakinleşecektir elbet...
Sana da bahar gelecek sakın üzülme 

13 Kasım 2016 Pazar

varmış mış yokmuş muş

Bir varmış bir yokmuş....
Bitti...
Bu kadar :D
uzun uzun yazacağımı zannettiniz tabi :))) yok vazgeçtim uzun cümleler kurmaktan sonu belli olmayan hikayeler okumaktan :D varmış mış yokmuş muş bize ne yaaa diimi ama :D
Herkese hayırlı akşamlar şimdiden pazartesi sendromunuzu kutlarım :))


11 Kasım 2016 Cuma

Dalga....

- Ben; Hafta sonu yanına geleceğim istediğin bir şey var mı İstanbuldan?
-O; Immm evet var ama getirebileceğinden şüpeliyim... 
-Ben; Denizi istemediğin sürece sorun yok ne dir? ne istiyorsun?
-O; ımmmm
-Ben; Ne kız kulesini mi istiyorsun nedir :)))
-O; Evet nerden bildin..
-Ben; Oldu canım Galatayı da sağ cebime koyarım sen yeter ki iste :))) İstanbulsuzlukdan öleceksin ben sana en iyisi bi poşet hava getireyim içine çekersin olmazsa :))))
-O:..........................................
-Ben; tamam tamam üzülme sana martı kakası getireceğim arada koklarsan açılırsın :))))
-O; kapat kapat telefonu....
-Ben; İyi iyi tamam hadi daha fazla dalga geçmiyim sonra gerçekten deniz filan istersin :))))
-O; kapat diyorum ayrıca gelme de tamam mı gelsende görüşmeyecem seninle ancak dalga geçiyorsun zaten...
-Ben :)))))))))))))))


10 Kasım 2016 Perşembe

Değişmişim...


Eskiden canım yandığında bağıra bağıra ağlıyordum. 
Şimdi olduğum yerde öylece durup, etrafa bakıyorum. 
Geçmesini bekliyorum. 
Değişmişim...
Sanırım...


8 Kasım 2016 Salı

:)

Uzuuun uzun yazmak istiyorum aslında ama takatim yok keşke ben söylesem biri yazsa ne güzel olurdu :)) yada blogger artık çağ atlasa biz söylesek o yazsa olmaz mı yani bence çokta güzel olur. Neyse işte madem öyle işte böyle yazmak istiyorsan içinde tutamıyorsan parmaklarına düşüyor iş tık tık yazacaksın uykucu başka çare yok :D Ne yazsam ne anlatsam nerden başlasam derken çoktan üç beş satırlık bir yazı oldu bile yaa ne garip biriyim aklımdan her geçeni olduğu gibi yazmalı mıyım yani yada yazmış olsam bile paylaşmalı mıyım? İnsanlar aklımdan geçen şeyleri okumak zorunda mı üstelik boş boş düşünüyorum şuanda :))) tamam tamam hadi başlayalım...

Günler kısalıyor yapılacak şeyler çoğalıyor hiç bir şey yetişmiyor, şu günlere bir gün daha eklesek diyorum bazen pazarla pazartesi arasına şu tatili üç gün yapsak o güne de zıbartesi desek yatsak uyusak ne olur ki bence çok güzel olur başkanlık sistemi gelirse zıbartesi gününü getirecek kişiye oy vericem burdan duyuruyorum arkadaş :))) neyse yine araya reklam aldım her yazımda üç beş reklam koyuyorum araya yaa derdim ne benim gerçekten anlamış değilim güzel güzel yazmaya başlıyorum sonra illa bir muziplik arkadaş her şeyde böyle bi muziplik bulmak zorunda mıyım ben cıx cıx cıxxx kendimi kınıyorum şuanda ve yazımı burda noktalıyorum az ciddi bişiler yazayım dedim yine olmadı yapamıyorum ben yaa yok benden blogger olmaz yani bi amacı olur insanın yazı yazarken yok arkadaş yok :D hadi bunuda böylece yayınlayayımda okuyan üç beş kişi olurda belki bu ne saçmalamış yaa der :D der misiniz demeyin gerçekten şuan saçmalıyorum ama içimden bunu yapmak beni mutlu ediyor gibi bi his geliyor kendimi tutamıyorum :))) herkese selam edip bitireyim sizinde sabrınızı zorlamayayım hakkaten bu yazı yı sonuna kadar sabırla okuyan herkese yürekten selam olsun seviliyorsunuz değerli ve kıymetlisiniz :)

6 Kasım 2016 Pazar

Uyku kaçıran düşünceler -1

1- İşe yaramazlık hissi;
Bu his insanın içinde bulunduğu durumla alakalı değil aslında bu hissi ancak bir başkası sana hissettirebilir. Yardımını istemez yüzüne bakmaz varlığından rahatsız olduğunu bir şekilde hissettirir daha çok kıskançlık yaptığı için bunu yapar ama birde aslında senin tarafından önemsenmek istediği anlamına da gelebilir... Karışık bir duygu ama insanın zoruna giden en büyük etkenlerden... 
İşe yaramazlık hissi iş ortamlarında rakibe hissettirilmeye çalışılır en çok elinden işi alınır beceremediğine dair bakışlar atılır yerin dibini boylaması sağlanır böylece elde edilen ben her işi yapabiliyorum bu kişi fazlalık algısı karşısındaki insanı tek darbede yere serer... Eli ayağına dolaşır ne yapacağını bilemez hale gelir...
Birde yaşlı insanlarda gelişimini tamamlayamamış emekli kişilerde görülür. Evde olmaktan rahatsızdır aslında her zaman işe gidip gelirken ev ortamından uzak olan bireyler emeklilik sonrası bu duyguyu çokça yaşarlar.Aslında bu kişilerin içinde olduğu bu his ve hal en çokta ev sakinlerini etkiler.Ani parlamalar durup dururken çıkarılan arızalar ev sakinlerini hayli yorar.
Bir de aşk açısından bakacak olursak :)) işe yaramazlık hissi yaşatan bir aşk çoktan bitmiş bir ilişki demektir... Artık sana ihtiyacım yok başkasını buldum bile demektir boşuna yanımdasın bana yüksün bir bıraksan yakamı demektir... hemen terk etme işlemlerine başlayın derim :D
Demek ki neymiş ; işe yaramazlık duygusu bize yaşatılan bir şeymiş ve bizimle alakası yokmuş aslında karşımızdaki iyi olmayan insana eziyet etmekten hoşlanan tiplerin bir oyunuymuş :D Bu oyunu ben bozarım arkadaş demek bu hissin içine girmemek gerekmiş :D

Uzman Hiskolok Uykucunun kaleminden sevgiler :D

3 Kasım 2016 Perşembe

KALBE ÜMİT AŞISI

KALBE ÜMİT AŞISI / YAZAR : Sami GÖKSÜN.
Müslüman, Allâh’a teslîmiyet duygusu içerisinde olmalıdır. Teslîmiyetinde de üst noktada olmalıdır. Bunun da en önemli unsurlarından birisi ümitvâr olmaktır. Hâdiseleri iyiye yorma, ümit ve şevki canlı tutmak pek mühim bir haslettir. Mü’min; Cenâb-ı Hakk’a olan tevekkülünde, en küçük bir tereddüt göstermemelidir. O’na dayanıp güvenmeli ve O’ndan hakkıyla korkmalıdır. Böyle bir yolun yolcularına, Cenâb-ı Hak her türlü kolaylığı sağlar. Bunu da Kur’ân-ı Kerîm’inde şöyle ifade buyurur:
“Kim Allah’tan korkarsa, Allah ona bir çıkış kapısı ihsan eder. Ve ona ummadığı yerden rızık verir. Kim Allâh’a güvenirse; O, ona yeter. Şüphesiz Allah, emrini yerine getirendir. Allah her şey için bir ölçü koymuştur.” (et-Talâk, 2-3)
Bu âyet-i kerîme iyi tahlil edilir, iyi anlaşılırsa; Allah için mücadele eden her insan, bir çıkış kapısına varır. Mücadelenin, özünden kaynaklanan bir zorluğu elbette vardır. Bunu gerçekleştirirken mü’minin; daraldığı da, sıkıldığı da, bunaldığı da olacaktır. Ancak; her daraldığımızda, sıkıldığımızda, bunaldığımızda başladığımız bir mücadeleden vazgeçersek, ümidimizi yitirirsek, dağılırsak hedefimize ulaşamayız. Dolayısı ile mücadele ettiğimiz şeytan -aleyhillâne- ve onun dostu olan nefse yenik düşmüş, onları sevindirmiş ve esas hoşnut etmemiz gereken Cenâb-ı Hakk’ı gazaplandırmış oluruz. En önemlisi de ümidimiz kırılır.
Bütün bunları aşmak için mü’min, hem geriye hem de ileriye uzun bakmak zorundadır. Geriye doğru şöyle bir dönüp baktığımızda Peygamber Efendimiz’in hayatı bizi aydınlatmaktadır.
Meselâ; Bedir Harbi’nde müslümanların sayısı 313 kişi, müşriklerin sayısı 1.000 kişidir. Zâhirî olarak baktığımızda, müşrikler tam üç katı fazla. Ancak Efendimiz’in askerleri; Allah ve Rasûlü’ne öyle bir îmân ettiler ki, Cenâb-ı Hakk’a güven ve teslîmiyet noktasında en ufak tereddüt göstermediler. Hattâ öyle cansiperâne gayret ettiler ki; samimiyetleri, gayretleri, teslîmiyetleri arttıkça, Allah Teâlâ meleklerin yardımını artırarak devam ettirdi. Bu yardım önce 1.000 melek, sonra 3.000 melek daha sonra da 5.000 melek şeklinde devam etti.
İşte Bedir ashâbı; şeytanı sevindirmedi, nefsini öne çıkarmadı, sıkıntı ve daralmışlıklara aldırmadı, Allah ve Rasûlü’nün çizgisinde sabır ve tahammül gösterdi ve netice hâsıl oldu.
Bugün biz müslümanlara düşen; bu hakikatleri iyi anlayıp, doludizgin yolumuza devam etmektir. Ancak o zaman hedefimize ulaşırız.
Cenâb-ı Hak, şeytanın insana musallat olduğunu bildirmektedir. Bizim bu durumda, şeytanla mücadele ederek onu bertaraf etmemiz lâzım. Onun vermiş olduğu vesvese ve kötü düşüncelerden nasıl korunacağımızın ve kurtulacağımızın yolunu da yine Cenâb-ı Hak Kur’ân’ın da şöyle belirtiyor:
“Eğer şeytandan gelen kötü bir düşünce seni dürtecek olursa, hemen Allâh’a sığın.” (Fussilet, 36)
Yani şeytanın her türlü vesvesesinden Cenâb-ı Hakk’a sığınmalıyız, O’na dayanmalıyız ve O’na güvenmeliyiz. Hiçbir durumda ümidimizi yitirmemeliyiz. Ümitlerini kaybedenler, her şeylerini kaybederler. Bu reçetelere ilâveten; rûhumuzu bir kıskaç içinde hissettiğimiz, tedirginlikler ve kararsızlıklar yaşadığımız ve bocaladığımız zamanlarda; takvâsına ve teslîmiyetine güvendiğimiz gönül ehli insanların ziyaretlerini yapıp tavsiyelerini alabiliriz.




2 Kasım 2016 Çarşamba

Yine mi sonbahar?

Ne çok acı var, ne çok hüzün var , ne çok yaralı insan var ne çok ümit var. 
Ne çok acı var, ne çok iç çekiş var, ne çok buruk insan var ve ne çok umut...
Neden her yazı ayrılık üzerine neden her şarkı hüzünlü bir aşk hikayesi, neden hep kavuşamayanlar dillerde? Sabah sabah bendeki bu efkar niye? Kafamda deli sorular peki ya cevaplar?





Yine mi sonbahar?


1 Kasım 2016 Salı

özleyip de söyleyemeyenlere

Yine sessiz bir akşam üstü dışarısı soğuk... Sokaklar boş, tek tük evine giden insanları izliyorum penceremden ve yine sana yazıyorum bir kaç satır... okumayacağını bile bile.... Büyük yazarların sevdiklerine yazdıkları mektuplar geliyor aklıma bazen ulaşmış sevdiklerine bazen ulaşamamış benimki de o hikaye. Okumasan da hatta sana yazdığımı bilmesen de benim için önemi yok elbet okuyanlar kendilerinden bir parça bulacaklardır, belki birilerinin duygularına tercuman olacakdırım (olacağımdır)... olacakdırım da nasıl bir kelimeyse artık biraz komik gibi :))) bilirsin komik şeyleri severim azcık da komiktirim (komiğimdir) işte böyle her ciddi başladığım yazımı da alaya bağlarım :))) 
Olsun varsın bende böyle bir bloggerim beğenmeyen okumasın kardeşim :D
neyse nerde kalmıştık...
Ocakta çay usul usul kaynarken bende kalın kupamdan bir yudum alıyorum çayda tam deminde olmuş bir de sohbet arkadaşı var ki karşımda hiç sorma bizim pıtırcık canım hani şu hiç susmayan muhabbet kuşu geveze demiştinde elini ısırmıştı hani ... o bile özledi be seni... Nedensiz gidişin hepimizin boynunu bükük bıraktı seni arayıp soramaz olduk iyi olduğunu öğrenmek için türlü türlü yollar bulduk sen fark etmeden hep ensende olduk her yere düştüğünde elimizi uzatıp kaldırmak istedik her canın yandığında merhem olmak istedik ama sen bizi kanatsız bırakıp gittin yanına uçup gelemedik... Özlediğimizi bile söyleyemedik... Bundan sonra da böyle ne ararız ne sorarız kurduğun dünyanda yeni arkadaşların eşin dostunla iyi yaşa o yeter bize bi beklentimiz yok yani... Sevmeye sevmedin onu anladıkta hiç mi değer vermedin bi merhabayı bile çok gördün diye sormak istiyorum karşına dikilip ama canın sağ olsun biz sen ne istedinde yapmadık arama sorma dedin sormadık aramadık,unut beni dedin e onuda yaptık çıkardık koyduk kalbimizden bi kenara... De özledik yani sohbetini dostluğunu özledik yanlış anlama hemen :D Çay da deminde hee söylemiş miydim :D velhasılı özledik bee bi çık gel bak istanbul da özledi seni ağlıyor yerli yersiz ıslanıyoruz hem sen denizsiz yapamazsın ne işin var dağların arasında be çık gel kapımız açık hep neden geldin diye sormaz kimse tasalanma hiç... 


Evet bu yazımıda özleyip de söyleyemeyenlere bi çık gel demek isteyipde diyemeyenlere armağan ediyorum :D uykucudan sevgiler ^^

Memleketim...


Girebildiğin gönül, memleketindir. . .